2. Kıyam


Kıyam “doğrulmak, dikilmek, ayakta durmak”demektir. Namazı oluşturan ana unsurlardan biri olarak kıyam, iftitah tekbiri ve her rekâtta Kur’ân’dan okunması gerekli asgarî miktarı okuyacak kadar bir müddet ayakta durmak anlamına gelir.

Hasta veya ayakta durmaya gücü yetmeyen kişiden kıyam vecibesi düşer. Bu kişi oturmaya güç yetiriyorsa, namazı oturarak kılar. Bu durumda oturma, o kişi için hükmen kıyam yerine geçer. Oturmaya da gücü yetmiyorsa nasıl kılabiliyorsa öyle, uzanarak veya ima ederek kılar.

Müminin, Rabbin karşısında el-pençe divan durarak huzura gelmesi, ona yeryüzünde iki ayağı üzerinde isbat-ı vücut eden ilk varlık olduğunu hatırlatır. Kimi mahlukat yerde sürünüp, kimisi de dört ayağı üzerinde iki büklüm yürürken, Cenab-ı Hak insana âdeta bir “elif”(harfi) gibi dimdik ayakta durmayı ve yürümeyi lutfetmiştir. O, en başta iç ve dışıyla ahsen-i takvime mazhar bir varlık olarak yaratılmıştır. Cenab-ı Hak, onu camid kılıp cansız yapmamış; canlılar arasında şuursuz kılmamış; şuurlular arasında ona bir de akıl ve irade vermiştir. Yine onu kâfir topluluklar içine dahil etmemiş; aksine, onu temizleyip tasfiye ede ede insanlık mertebesine, ondan da müminlik mertebesine yükseltmiştir ki, bu haliyle âdeta onun her tekamülünde sırtında taşıdığı küfeye bir nimet daha koymuştur. İşte insan, kıyamda olduğu vakitte, küfesindeki bu nimetleri hatırlayıp, kendisini daima mahşerde hesap vermek üzere Rabbin huzurunda tasavvur edecek ve Rabbi’nin, “Hayatın boyunca alıp verdiğin nefeslerin hesabını ver.”sualini hatırlayacaktır.