Peygamber Efendimiz (sas)’in rûhu ve bedeniyle Burak (1) isimli semavî bir binite binerek Cebrail ile birlikte Mekke’deki Mescid-i Haram’dan Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya (Beytü’l-Makdis’e) kadar yapmış olduğu gece yolculuğuna -ki bu gece yolculuğuna İsra denilir-, oradan da bir mi’râcla (manevî asansörle) yedi kat göklere yükselip tâ Sidretü’l-Müntehâ’ya ulaşması, burada Cebrail’i arkada bırakıp Refref denilen manevi bir binitle Allah’ın huzuruna varıp O’nun Zât-ı Akdes’ini yakînen müşahede etmesi ve zaman-mekân üstü konuşması olaylarına Mi’râc denilir.
İsra ve Mirac olmak üzere iki aşamalı bu gökler ötesi yolculuk, peygamberliğin 12. yılında, hicretten 18 ay önce, mübarek üç ayların ilki olan Recep ayının 27. gecesinde (Regâib gecesinden yirmi küsur gün sonra) gerçekleşmiştir. Kadir gecesinin de Ramazan’ın 27. gecesi olması ile aralarında çok gizemli bir tevafuk vardır. Bediüzzaman Hazretleri: “Mi’rac gecesi ikinci bir Kadir gecesi hükmündedir.” (2) sözleriyle, bu gecenin Kadir gecesinden sonra en kutsal gece olduğunu belirtmişlerdir. Ebu Talip’in ve Hatice validemizin vefatı ile çok hüzünlenen, müşriklerin üç yıl süren boykotu ve Tâiflilerin saldırıları karşısında daralan Allah Rasûlü (sas) ve mü’minler, bu mi’rac olayı ile çok muhteşem bir teselliye ve Yazının devamını oku »