Mirac kandilinde neler yapilir?


Peygamber Efendimiz (sas)’in rûhu ve bedeniyle Burak (1) isimli semavî bir binite binerek Cebrail ile birlikte Mekke’deki Mescid-i Haram’dan Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya (Beytü’l-Makdis’e) kadar yapmış olduğu gece yolculuğuna -ki bu gece yolculuğuna İsra denilir-, oradan da bir mi’râcla (manevî asansörle) yedi kat göklere yükselip tâ Sidretü’l-Müntehâ’ya ulaşması, burada Cebrail’i arkada bırakıp Refref denilen manevi bir binitle Allah’ın huzuruna varıp O’nun Zât-ı Akdes’ini yakînen müşahede etmesi ve zaman-mekân üstü konuşması olaylarına Mi’râc denilir.

İsra ve Mirac olmak üzere iki aşamalı bu gökler ötesi yolculuk, peygamberliğin 12. yılında, hicretten 18 ay önce, mübarek üç ayların ilki olan Recep ayının 27. gecesinde (Regâib gecesinden yirmi küsur gün sonra) gerçekleşmiştir. Kadir gecesinin de Ramazan’ın 27. gecesi olması ile aralarında çok gizemli bir tevafuk vardır. Bediüzzaman Hazretleri: “Mi’rac gecesi ikinci bir Kadir gecesi hükmündedir.” (2) sözleriyle, bu gecenin Kadir gecesinden sonra en kutsal gece olduğunu belirtmişlerdir. Ebu Talip’in ve Hatice validemizin vefatı ile çok hüzünlenen, müşriklerin üç yıl süren boykotu ve Tâiflilerin saldırıları karşısında daralan Allah Rasûlü (sas) ve mü’minler, bu mi’rac olayı ile çok muhteşem bir teselliye ve Yazının devamını oku »

Tek başına namaz kılan kimseye birisi uyduğunda ne yapılır?


Soru: Tek başına namazın farzını kılan kimseye başka birisi gelip uyduğunda, imam sesli okumaya hemen mi geçmeli, yoksa o sureyi bitirip yeni sureyi mi sesli okumalı ya da okuduğu sureyi tekrar baştan alıp mı okumalı?

Cevap: “Cehrî namazlarda imama kıraati cehr (açıktan okuma) vacip olduğundan, Fatiha’yı yahut onun bir miktarını ve hatta surenin bile bir miktarını sırren okuduktan sonra kendisine iktida olunsa, onları cehren iade lâzım olur.” (Nimetü’l İslam, s.281)

Görüldüğü üzere sabah, akşam veya yatsı namazının farzını kılan kimse, kendisine birisinin uyduğunu anladığında, okuyuşunu açıktan yapar. Ve eğer okuması gereken kıraatin bir kısmını gizli okuduysa, baştan alarak yeniden sesli okuması icap eder.

Lanet yağdırma yerine dua


Keşke insanlar falana-filana lanet yağdırma yerine o vakitlerini dua ile geçirseler. Keşke şekilciliğin hakim olduğu ücret karşılığı Kur’an okuyanlar gibi değil de, herkes kendi gönlünün derinliklerinden kopan bir ses ile Allah’a yalvarsa. Keşke Cenab-ı Hakk’a emir ve komut veriyor gibi değil de, bir dilenci hava ve edasıyla O’nun kapısının tokmağına dokunulsa. Ve keşke riya ve süm’aya açık olan mekanlarda değil de, hiç kimsenin olmadığı Allah’a yürüme koyları sayılan tenha yerlerde insanlar içlerini Allah’a dökse.

Ecdadın çok yaptığı dualardan biri


“Rabbenâ lâ tuazzibnâ bi zünûbinâ. Rebbenâ lâ tusallit aleynâ bi zünûbinâ men lâ yehâfuke velâ yerhamunâ. Verzuknâ hayrayi-dünyâ vel-âhira. İnneke alâ külli şey’in kadîr.” me’surattan olmayan ama ecdadın çok yaptığı dualar arasındadır.

Bela ve musibetlerin yoğunlaştığı anlarda okunacak dua!


Kaside-i Bürde’den olan “Hüve’l-Habibullezi turcâ şefaatuhu / Likülli hevlin mine’l-ehvâli muktehimi / Mevlâye salli ve sellim dâimen ebedâ / Alâ Habibike Hayri’l-halki küllihimi” parçasını Selef-i Salihin bela ve musibetlerin yoğunlaştığı anlarda bin defa okurmuş.

Allah’ın (Celle Celeluhu)mevcudiyetini vicdanında hissetmek


Günümüzde Ümmet-i Muhammed’de sebeplere inanma meselesi çok büyütüldü. Hazreti Müsebbibü’l-Esbâbla olan münasebetimizi kırdılar, çatlattılar. Artık insanlar Allah’ın mevcudiyetini çok değil bir 50 yıl öncesine nisbetle duymuyor ve hissetmiyorlar. O’nun sevdiklerine karşı alaka da duymuyorlar. Halbuki <strong>Allah’ın mevcudiyetini vicdanında hissetmek, O’nun sevdiklerini sevmek yeri başka seylerle doldurulmayacak ölçüde önemli hususlar arasındadır</strong>.

Insanlara candan ilgi ve Ilahi rahmetin ihtizazi


Allah ile münasebeti kavi tutmak lazım. Bunun en önemli yollarından birisi insanlara karşı duyulan ilgi ve alakadır. Size garip gelebilir bu tesbit ama <strong>insanlara candan ilgi ve alaka İlahi rahmetin ihtizazına vesile olacak derecede önemlidir. </strong>

Cuma Namazi


Beşinci Söz – Namaz kılmak ve büyük günahları işlememek


بِسْمِ اللّهِ الرّحْمنِ الرّحِيمِ

اِنَّ اللّهَ مَعَ الَّذِينَ اتَّقَوْا وَالَّذِينَ هُمْ مُحْسِنُوَن

Namaz kılmak ve büyük günahları işlememek, ne derece hakikî bir vazife-i insâniye ve ne kadar fıtrî, münasib bir netice-i hilkat-i beşeriye olduğunu görmek istersen; şu temsilî hikâyeciğe bak, dinle:

Seferberlikte bir taburda biri muallem, vazifeperver; diğeri acemi, nefisperver iki asker beraber bulunuyordu. Vazifeperver nefer, tâlime ve cihâda dikkat eder, erzak ve tayinâtını hiç düşünmezdi. Çünki anlamış ki; onu beslemek ve cihâzâtını vermek, hasta olsa tedâvi etmek, hattâ indel- hâce lokmayı ağzına koymaya kadar devletin vazifesidir. Ve onun asıl vazifesi, tâlim ve cihaddır. Fakat Bâzı erzak ve cihâzât işlerinde işler. Kazan kaynatır, karavanayı yıkar, getirir. Ona sorulsa: Ne yapıyorsun? Yazının devamını oku »

Dördüncü Söz – Namaz dinin diregidir


بِسْمِ اللّهِ الرّحْمنِ الرّحِيمِ

اَلصَّلاَةُعِمَادُالدِّينِ


Namaz, ne kadar kıymetdar ve mühim, hem ne kadar ucuz ve az bir masraf ile kazanılır, hem namazsız adam ne kadar dîvâne ve zararlı olduğunu, iki kerre iki dört eder derecesinde kat’î anlamak istersen; şu temsilî hikâyeciğe bak, gör:
Yazının devamını oku »

« Older entries